6 Ağustos 2008 Çarşamba

Merhaba, ağustosun ilk günü..

Mai Ostiyon'da yaşıyor

Bugün aslında haşlanmış karnabahar sesiyle uyanmıştı. Koşarak evin arka bahçesindeki kuyuya gitti. Kuyunun içindeki yeni doğmuş fostakileri besledi. Fostakileri biliyorsunuzdur, hani şu mor renkli olanlardan. Henüz yedi Ostiyon gecelikler.Sanırsam büyümeleri için otuzsekiz Ostiyon gün dönümüne ihtiyaçları var.Neyse işte, gidip onları sim suyuyla besledi biraz.Ama işte oburlar biraz, moni sütü olmadan doymuyorlar.Mai bundan hiç yakınmıyor oysa.Ben olsam kesin sıkılırdım.Onlarla aralıksız ilgilenebilir. Uykusunda bile sayıklıyor bazen onları.
Hımmm, nerde kalmıştım, işte ben Mai'nin saçlarına yucs otuyla yaptığım bir karışımdan sürecektim. Bunu yakın zaman önce tesadüfen keşfettim.Ostiyon'un su yüzündeki yerine göre renk değiştirebiliyor saçlarım bunu sürdüğümde. Bu Mai'yi öylesine heyecanlandırdı ki. Söz vermiştim ona da yapacağıma. Ancak biliyorsunuzdur, zamanım olmuyor hiç. Haftanın on yedinci gününde yapabilirdim belki.Ogün tatil.Ben yaptım.Öyle ya canım ne isterse onu yapabiliyorum ben.İstediğim günü de tatil yapabilirim.Ihm bazen düşünüyorum da, belki de ne istersem yapamıyor olabilirim.Mesela keşke hayvan sevmez birisi olmasaydım.Ama ısırıyorlar bazen.Bazen de ölüyorlar.Onları nasıl sevebilirim ki.Şey işte.Müzik dinlemeyi o kadar çok seviyorum ki.Ama hayatım boyunca hiç şarkı söylemedim ben.Sanırsam sesimden hoşlanmıyorum bazı zamanlarda.Fostakilerin en çok seslerini seviyorum.Belki de Mai'nin haşlanmış karnabahar sesiyle uyanmasına rağmen koşarak kuyuya gitmesi de bundandır.
Ne diyordum, müzik dinlemek beni heyecanlandırıyor.Mai bazen şarkı söylüyor bana.Şarkı bilmiyor aslında pek, ama söyleyebiliyor.Canı ne isterse ondan şarkı yapabiliyor.Geçen gece nehir kıyısında lasji içmeye gittiğimizde, kesilmiş çimenlerden şarkı yaptı.Evet bunu gerçekten yaptı.Orada olsaydınız bana inanırdınız.
Mai'nin uçan balonları da beni çok heyecanlandırıyor. Bir keresinde, on birinci Ostiyon gün dönümümde benim için, kuruttuğu kocaman Japon Balığından uçan bir balon yapmıştı.Ogüne kadar onunla hiç kavga etmemiştik aslında.Ondan sonra da hiç kavga etmedik zaten.Ama benim Japon Balıklarına alerjim olduğunu her ikimiz de bilmiyorduk o zaman.Bana hediye ettiği uçan balonu, o gece yatağımın başucuna bağladım.Ve uyumadan, gece yatağımla birlikte uçabilmeyi diledim.Bunu ne kadar çok istediğimi tahmin edebilseydiniz keşke.Uhh, bundan sonrası çok kötü. Sanırsam bu uykumdan kırküç Ostiyon gecesi uyanmamıştım hiç.Uyandığımda saçlarım bile uzamıştı.Mai bana küsmüştü, onu terk edip gittiğimi sanmış.Uyandığımda da ben ona küsmüştüm oysa.Beni uykumdayken gelip uyandırmadığı için.Ama işte bunu yapmamasını ondan küçük kardeşim istemiş.Çünkü eğer beni uyandırsalarmış belki de pullarım çıkıcakmış ve hatta bir kuyruğum bile olabilirmiş.Gerçekten.Bunu düşünmek bile istemiyorum. Neyse işte, şimdi bir kez daha düşündüm de, sanırsam biz Mai'yle hiç kavga etmemişiz . Bu güzel bir şey olmalı.

Mai'yle mısır yemeyi de çok seviyorum.Ama aslında ben mısır yiyemiyorum, boğazıma kaçıyor patlamış mısır.Ama Mai çok seviyor işte mısırı.Benim için patlamış mısır ayıklıyor hem de.İnanabiliyor musunuz, bunu hiç sıkılmadan yapabiliyor.Dedim ya Mai bazen hiç bana benzemiyor.Bazen geceleri uyumadan vadide koşmaya gidiyor.

Mai için bir şeyler yapmak beni çok heyecanlandırıyor bir de.Bir keresinde kasabadaki tüm yumurtaları toplamıştım ve hepsinin üzerine başka bir masal yazmıştım.Bu tam olarak yirmi üç Ostiyon günü kadar sürdü.Aslına bakarsanız bu kadar süreceğini tahmin edememiştim.Son yumurtalara geldiğimde ilk yazdığım masal yumurtalarından çıtırtılar gelmeye başladı ve ben geçen zamanı ancak o zaman anlayabilmiştim.Gerçekten de ağlamak üzereydim işte o anda, düşünsenize kasabadaki tüm yumurtalar birden çatlamaya başlamak üzereydi.Üstelik Mai'nin yazdığım masalların tek birinden bile haberi yoktu henüz.O kadar korktum ki ağlamaya başladım.Ve o kadar yüksek sesle ağlamaya başladım ki yumurtalar bundan korktular ve artık çıtırtıları susmuştu.Ve sonrasında olanlara inanamayacaksınız gerçekten.Ben de yumurtalardan korktum bir anda ve susmuştum ki Mai inanılmaz bir şey yaptı.Arka bahçedeki kuyudan şarkı yapmaya başladı.Bunu gerçekten de yaptı.Ve bunun nasıl bir şey olduğunu size tarif edebilmem o kadar imkansız ki, keşke duyabilecek kadar şanslı olsaydınız.O an kendimi bir deniz kızı olarak hayal edebilirdim ve belki de bir deniz kızına dönüşebilirdim.O kadar güzel bir şarkıydı ki.Dalgalar ve köpüklerle altından kumları olan bir sahile taşınırdım.Güneş tenimi ısıtırdı ve suyun serinliğini de hissedebilirdim aynı anda.İnanılmazdı.Sonrasında ne oldu biliyor musunuz, tüm yumurtalar yavaşça sesin geldiği tarafa doğru yuvarlanmaya başladılar.Büyü denilen bir şey varsa eğer, bence bu an olmalı.Tüm yumurtalar yavaşça kuyuya doğru yuvarlanıyordu, ve bu titreşimlerle fostakiler uyandı ve onlar da o kadar etkilemişlerdi ki şarkıya karıştılar.Şuanda bile o kadar heyecanlanıyorum ki. Ah ben koşarak Mai'nin yanına gittim önden, kırmızı burnumu gördüğünde şaşırmıştı ama şarkısına devam etti.Sonrasında yumurtalar yavaş yavaş gelmeye başladılar.Mai neler olduğuna anlam veremedi tabi ki, ama ondan şarkısına devam etmesini istedim.Kasabadaki tüm yumurtaların masallarıyla kendine doğru yuvarlandığını gören Mai'nin ne kadar şaşırdığını tahmin bile edemezsiniz.Neyse işte bundan sonra ne olduğunu hatırlamıyorum.Çünkü kuyuya düştüm yanlışlıkla.Uf inanabiliyor musunuz, böyle mükemmel bir anda kuyuya düştüm.Belki de şimdi kuyuya düşüp başımı vurduğumu ve tüm bunları da uydurduğumu düşünüyorsunuzdur.Ama uyandığımda yumurtalar çoktan gitmişti bile.Ve Mai masallarımın hepsini okuyabilmiş miydi bilmiyorum bile, çünkü uyandığımda hepsini unutmuştum
Bazen Mai'yle birlikte onun çok sevdiği Sisopo Balığını gezdirmeye gidiyoruz. İlk defasında Sisopo Balığına alerjim varsa diye çok korkmuştu, ama yokmuş. Neyse işte ben pek sevmiyorum hayvanları, ama dedim ya Mai'yle bazen hiç benzemeyebiliyoruz. Mai Sisopo Balığını gezdirmek için o kadar güzel bir kova yaptı ki, bazen düşününce çok kıskanıyorum. Mai Sisopo'yu o kadar çok gezdiriyor ki.Ama ben onla sadece haftanın 17. günü geliyorum, dedim ya o gün tatil diye.Bir keresinde Sisopo'yla sinemaya bile gitmiştik.Ama filmdeki adamın balık restoranı vardı ve Suşi ustası bir adama aşık oluyordu filan böyle tuhaf bir filmdi şimdi pek anımsamıyorum.Neyse işte Sisopo Balığı bu filme o kadar çok kızmıştı ki, sanırım Mai'yi bir süre affetmedi.Bahsettiğim, bazen düşününce beni kıskanç birisi yapan o güzel kovayı da Mai Sisopo onu affetsin diye yaptı.Ben olsam onla evlenirdim bile.O kadar güzel bir kova ki.

Mai çizgi filmleri çok seviyor.Bazen beni şaşırtıyor, geçen yaz birlikte bir nektarcıya yardım etmeye gitmiştik çünkü kocası hastaydı ve meyvelerini bir an önce toplaması gerekiyordu.Neyse işte sanırım onüç saat çalışmıştık ve kaç tane meyve topladığımızı saymam imkansız.Nektarcı olan teyze de bize çok teşekkür etti ve dünyada yapmayı sadece onun bildiği o kadar güzel bir kokteyl hazırladı ki bize.Keşke siz de içebilseydiniz.Neyse işte, Mai çok yorgundu ve yerdeki meyvelere ve bardaktaki kokteyllere bakıyordu ve konuşmuyordu hiç.Ne düşündüğünü sorduğumda ne dedi biliyor musunuz; meyveler ve kokteyllerin aslında ne kadar da çok "transformer"lara benzediğini düşünüyormuş.Daha önce hiç bu kadar saçma bir şey duymamıştım.Hep bir çizgi film yapmak istediğini söylüyordu.Ve ben de ona şimdi ne için kızdığımı anımsamıyorum ama, o bir çizgi film yapsa bile kimsenin oturup onu izlemeyeceğini söyledim.O bana böle bir şey deseydi ben sanırsam küsebilirdim ona.Ama o bana hiçbir şey söylemedi.Mai beni bazen bisikletinin arkasında gezdirir.Bir defasında benden bisikletin arkasına yan oturmamı istedi.Eğer Mai sizden bir şey isterse, ona neden diye sormanızdan hoşlanmayacaktır.Neyse işte ben de bisikletin arkasına söylediği gibi yan oturdum, bacaklarımı daha rahatça sallayabiliyorum böyle oturunca, o kadar şımarık ve güzel ki. Mai'nin benden bunu neden istediğini tahmin bile edemezsiniz. Sahil yolundaki duvarların bir ucundan diğer ucuna kadar çizgi film kareleri yapmış! Mai'nin ilk çizgi filmini izleyen ben olmuştum.

Bazen yemek yapmayı çok seviyorum. Önceden söylemiş miydim anımsamıyorum ama ben çoğu şeyi bazen severim.Neyse işte, Mai'yle birlikte alışveriş yapıyoruz .Ben fileleri olan teyzeleri çok seviyorum.Böylece ne aldıklarını görebiliyorum, ve Mai'yle onlar için hayal kuruyoruz.Bazen yaşlı bir teyzenin aşık olduğu genç birisi için enginarlı kırmızı et yaptığını ama ne olursa olsun genç adamın onunla öpüşmek istemeyeceğini çünkü teyzenin takma dişlerini sirkeli suda beklettiğini ve adamın da küçükken yanında çalıştığı bir sirkecinin ona tokat atıp işten kovduğunu , ve sirkeden nefret ettiğini filan konuşuyoruz.Biliyorum çok aptalca.Ama bazen ayıp bir şeylerden konuşurken çok eğleniyorum.Hatta bazen keşke dürbünüyle mahalleyi gözetleyen birisini tanısaydım bile diyorum.Bazen ama.Neyse işte Mai'yle birlikte alışverişe gitmeyi ve değişik sebzeler almayı ve önceden yapmadığım yemekler yapmayı çok seviyorum. Önceden yapmadığım bir şey yapmak çok heyecanlı olabiliyor çünkü. Mai'ye nardan cevizden ve çiçekten olan salatayı yapmak istiyorum bir de, bunu annemden öğrenmiştim.

Uf asıl ne anlatıyordum. Hmm, Mai'nin saçına yucs suyu sürecektim ya ve o da en son kuyuya fostakileri beslemeye gitmişti.Ben o tüm bunları yaparken gizli karışımı - aslında çok basit- hazırladım.Bunu kahvaltıdan önce yapsak iyi olacaktı işte, çünkü bir süre saçlarında kalması gerek.Neyse ben karışımı hazırladım ve onu çağırmak için arka bahçedeki kuyuya gittim.Ama onu göremedim ki.Belki biraz daha fazla moni sütü bulmaya gitmiştir dedim, ama halen bir şişe duruyordu kuyunun yanında.Aslına bakarsanız ben kuyulardan biraz korkuyorum.Hayvanlardan da korkuyorum, ama böceklerden pek değil.Neyse işte fostakilere bakmak istedim, renkleri mavi olmaya başlamışlar bile yavaş yavaş.Ne kadar da güzel sesleri.Ihm bu sırada yanlışlıkla şöyle bir şey yaptım ki, sanırım tüm yanlışlıklar başıma bir kuyu ya da deliğin başında geliyor ; elimdeki yucs karışımını kuyuya döktüm.Aslında sakar bir kimse değilim, ama belli etmemeye de çalışsam böyle kuyunun yanına geldiğimde birden beni heyecan basıyor.Neyse işte yucs karışımı kuyuya döküldü.Ben de nasısa daha yucs suyu var, Mai gelene kadar yenisini yapabilirim diye içeri gittim.Sonrasında olanları tahmin edemezsiniz.Mutfağın penceresini açmıştım, çünkü kızarttığım ekmekler yanmıştı bu sırada.Ve pencereden içeriye küçüklü büyüklü baloncukların içerisinde uçuşan fostakilerden girdi üç dört tane.Hayatımda daha önce hiç böyle bir şey görmemiştim! Nasıl olabilir yani, baloncukların içerisinde uçuşan fostakiler? Koşarak kuyuya gittim, Mai ordaydı ve sanırım dilini yutmuş olsa gerek. Ya da donmuş işte kuyunun yanında, binlerce morlu ve mavili fostaki o mükemmel sesleriyle baloncukların içerisinde gökyüzüne uçuyor. Biliyorum, Mai bu olanlar için çok üzgün. Yeniden fostakileri olabilmesi için çokça zaman geçmesi gerek. Belki bir gün geri dönerler.



speşıl tenks tu esrabilik


okuduğum en güzel masalı siz de okuyun istedim.

2 kere maşşallah..:

piper dedi ki...

bence masal değil bu
hakikaten baya güzelmişti, ama masal değilmişti

ada günseli ışık dedi ki...

yazarı masal diye nitelediği için ben de başka bir şey diyemedim. ki bence de masal değilmişti.