28 Mayıs 2008 Çarşamba

news flash: vacuum cleaner sucks up budgie

yeniden yapılandırma sürecenin içinden selam ederim sevgili arkadaşlar.

neşeli neşeli şeyler yazayım istedim size ama aklıma gelen her şey kopuk kopuk.

balkona resimler çiziyoruz. evde sürekli birileri var, evdeki farklı farklı birileri hep ya the smiths ya da morrissey söyleyerek dolanıyor odalarda. bugünün ev listesinin bir numarasında olan şarkısı sebebiyle herkes vay du yu telefon? vahahahahahay diyerek dolaşıyor. moz'un elinde küçük prens var yahu, iş mi şimdi bu? konuyla alakası yok ama moz çok da güzel "phone me" der.

üst kattaki amca balkondan sepetle erik,dut, hatta erik dalı uzatıyor bize. ben şimdilik anlatamıyorum evin durumunu size. güzel olan şeyler anlatmaya o kadar uygun olmuyor.
(-hayat böyle, dedi Chick -hayır, dedi Colin) zaten son zamanlarda ne anlatsam "hani filmlerde şöyle olur ya" "hani dizilerde böyle olur ya" diye başlıyor. gene öyle başlarım ben de. hani dizilerde kimin çıkıp kimin girdiği belli olmayan evler vardır ya. hani gelen insanlar misafir gibi değildir böyle, herkes kafasına göre takılır evin bir yerlerinde. neyse erikler çok mühim bak. . her sene mayıs ayından sonra erikle beraber konstrüksiyona giriyorum ben. çağdaş'ın erikli fotoğrafı var ya ne güzel bişidir o. bi de london calling'in kapağının gördüğüm en güzel albüm kapaklarından biri olduğunu belirtmek isterim madem ki görüntülerden bahsettik bi kere. ha peki adı en güzel olan albüm hangisidir derseniz orda bir duraklarım. çok var. wish mesela, hem dünyanın en güzel albümlerinden biri, hem de bir kelimelik müthiş bir adı var. all of the sudden i miss everyone diye bir albüm var toplasan dört beş kere dinlemişimdir ama böyle güzel isim konmaz ki albüme?

böyleyken böyle işte arkadaşlar. yeniden böyle olmak da çok güzel ama. yaşasın rekonstüksiyon.
(yaşasın fotokopi, yaşasın kaos. en kalabalık fakültenin fotokopicisinde söylenmiş gibi geliyor di mi?) 6.45'in notları hep çok güzeldi tabi. ama çevirileri berbattı. olur o kadar. (her 6.45 okuru bilir ki kızılkayalar'ın hamburgeri daha şahanedir.)

yani sonuç olarak vapurda sigara içmek yasaklandı. sevgin sabahın köründe muhabbet kuşu resmi yaptı. çiçekler soldu. hala fesleğen alamadık. kabuslar gördüm. ayağımı kestim. acının o olmadığını hatırladım. başımı yastıkta bi taraftan bi tarafa çevirecek cesaretim olduğu için sevindim. "bugün nasılsın" diyenlere "depeche mode on" dedim. adımla ilgili masallar anlatan bir mektup okudum. "koca babil bile gitti de fırat nehri var hala" yazıyordu biterken. biterken şiir okudum

kimsenin uykusunun fesleğen koktuğu yok
altıkırkbeşte vapur ve sancı geç saatlerde
eski savaşçılar vesair geçmiyor bulutlardan
çiçek alıp eve götürüyoruz bunun bir delilik olduğunu bile bile

biterken moz şarkı söyledi gene,"ne güzel bir şarkıymış bu" dedim, "bir japon feneri kadar güzelmiş" (-sanatçının kedi adını taşıyan ilk albümünden.. -kedi mi, kendi mi? -kedi.) .
bir geceden indim, odaya girdim. hadi şimdi sen de in uykudan.

uyanınca gel bir tatile çıkalım, senin de hoşuna gidecek diyenler için geliyor ("her 6.45 okuyucusu bilir ki; bu dünya üzerinde başlanan yolculuklar, sadece başlangıç noktasına yaklaşmaya yarar")

let me put you on a ship
on a long, long trip
your lips close to my lips
all the islands in the ocean
all the heaven's in the motion
let me show you the world in my eyes

muhabbet kuşuna yazık oldu.


serbest çağrışım sevenler derneği adına, in the pipe five by five.

10 kere maşşallah..:

piper dedi ki...

oha biri bloga doors bulaştırmış ucundan, yeni farkediyorum. bu güzelliği yapsa yapsa alpr yapar.

o zaman ben de resmi ve girişi editlerim, aklınızı başınızdan alırım, sabahlarınızı çalarım. (trivia: tom robbins'in "dur, bir mola ver"i bir doors konserinden sonra yazmaya başladığını biliyor muydunuz? tesadüf tanrının adlarından biridir derler)

Pan dedi ki...

Tanrı dünyayı 6 günde inşa etti kalan 1 günde ortalığı şöyle bir toparlayım derken serbest çağrışımla insan denen varlığı yarattı..

Bu yüzden Irmak bazen senin gerçek olduğuna inanamıyorum..*

* Bu paragrafın ana düşüncesi yazarın içindeki Tom Robbins'e ve Ada'ya el sallama isteği..

piper dedi ki...

Tom Robbins pek sevgili Ağaçkakan'da bir şeyler der hani, ayakkabılarını çamurlamaktan, istediği şeyi yemekten, otostop yapmaktan, meksika suyu içmekten ve ay çığırtkanlığı yapmaktan korkanlar, belki de o insanlar cidden de sahtedir.O yüzden ben gerçek olduğuma inanmak isterim.

madem ada'ya el sallıyoruz, benim Ağaçkakan baskım altı yıl önce "bu dünyaya gelmiş ve gelecek insanların en sevgilisine" diye başlar.

ve de o kadar çok konuşasım var ki, iyi ki burda değilsiniz, bütün gün neler anlatırdım kim bilir, bak hala susamıyorum. modern sabahlar dinlemeden modern sabahlar moduna girdim resmen.

mutlu bir çocukluğa sahip olmak için asla geç değil :)

(tamam bi sus artık)

piper dedi ki...

değiştirdim girişi ve resmi.

fakat şiiri kendim seçtim, kendim bi garip oldum sonra.

Pan dedi ki...

güzel olmuş yalınız resmin tamamı çıksaymış daha da bi güzel olacakmış..

piper dedi ki...

yolun yarısı.
sanki ne yazdığını hepimiz bilmiyoruz da .)

Hamma dedi ki...

NEWS FLASSH OLMAZ O ''FLASH NEWS'' OLUR

ada günseli ışık dedi ki...

el sallayan ellerinizi, gözlerinizi her bi yerinizi öperim..

adeta bir japon feneri kadar güsel bi serbest çağrışım hikayesi olmuş bu piperciim..

ayrıca arf, beni engellemiş olman dikkatimden kaçmadı. düşündüm sen haksızsın. sana laflar hazırladım.

Pan dedi ki...

kıl aş'tan daha iyi mi bilecen sen arif herifi?!

piper dedi ki...

gerzek gerzek konuşma arif haberlerin başında news flash denir hep.hem bilmio hem artislik yapıo cık cık cık. her şeyi geçtim, clash'dan iyi mi bilicen arkadaşım?