25 Temmuz 2009 Cumartesi

iç ticaret hadleri

dün gece saat 12-1 sularında gözümde güneş gözlüğü, evde 3-5-8 oynarken ve bi yandan kolumdaki inanılmaz çok sayıdaki yara bereyi inceleyip bir yandan da masadaki muabbete gülerken farkettim ki, az önce saydığım koşullar altındaki bi insanın ne olursa olsun o kadar çok gülmemesi lazım. gece yarısı güneş gözlüğüyle 3-5-8 oynamamın gerçekten mantıklı bir sebebi var, ama mesela bu yaraların berelerin hiç yok. bir kısmı geçen haftasonundan kalma ama geri kalanları iki gün önce yoktular ve nasıl oluştular hiçbi fikrim yok. hele sol kolumda bi tane morluk var patates büyüklüğünde ve rengarenk, onun olması için koluma bi yaban domuzu tos atmış olmalı. yani bilemiyorum işte, noluyor lan?

tam kola bağımlılığından kurtuluyorum, kürşat geliyor istanbula, gene güne öğlen kola ve sigarayla başlayıp yattığımız yerden mal mal muhabbetler ederken önce akşam sonra tekrar sabah olmasıyla döngüye giren, ancak kola veya sigara bittiğinde loophole bulabildiğimiz haftasonları geçiriyoruz. arada bir dışarı çık, içki iç, eve gel kağıt oyna, belki bi film izle, sonra gene yattığın yerden saçma salak muhabbetler, kola sigara, gene gün ağarsın, gene kalk kola sigara kahvaltısı.. şimdi kolamız bitti, onu bekliyorum.

bi de hayatımdaki her ayrıntı karman çorman şu anda. her ayrıntı ama. ve buna rağmen uzun zamandır ilk defa çok, çok huzurluyum. resmen gözlerim parlıyor. ama güneş gözlüğüyle dolaştığım için pek belli olmuyor tabi ajdksaj. ne mutlu iç ticaret hadleri sürekli cari açık verenlere!

öperim gözlerinizden.

6 Temmuz 2009 Pazartesi

Lily, Rosemary and the Jack of Hearts

Hikayesi olan şarkılar ne güzeldir. Bir müzikal gibi canlanır şarkı gözünüzde. Bu sıralar da böyle şarkılara sardım işte ben de. Eşlik ediyorum, hayal kuruyorum, kafamda canlandırıyorum. Burada şöyle bir sahne olsa, şuradan kız girse ve adam ateş etse falan diye yönetmenliğe soyunuyorum. Yeterli kudreti damarlarımdaki "too much caffeine"in içinden çekip çıkartabildiğim gün bir şeyler yazacağım bu şarkıların birine ve çekeceğim 3-4 dakikalık da olsa bir klip falan filan (Yoda gibi yazmışım bu ne lan?! "May the song be with you"). Eğer 2012'ye kadar çekmezsem Marduk çarpsın beni emi..


Temmuz ayını çok seviyorum. Yapmak istenilen her şey için biçilmiş kaftan. Ne ağustos gibi cayır cayır bir telaş taşıyor, ne de haziran gibi dört nala koşuyor. Temmuzu sevmeme rağmen bu temmuzum çok boş geçiyor nedendir anlayamadım. Ayın 6'sı olmuş ve ben yaptığım elle tutulur bir şeyi hatırlamıyorum bu 6 gün içinde. Umarım Temmuz Tanrısı bu yazdıklarımı okur da ayın kalan günlerinde bu söylediklerimi bir bir yedirir bana..


Temmuz dedik, Ada'ya da değinmezsek olmaz şimdi. Ada gelmiş, hoşgelmiş. Kendisini, son dizesini değiştireceğim bir Turgut Uyar şiiriyle karşılıyorum..

"Günler geçer ve çalışır şafağın değirmeni
Kim bilebilir ki kimi neyi eskittiğini
Ben ne kadar önemserdim kendimi hay allah
Sen ne kadar kumraldın aynalarda hay allah
Temmuz tam bu işe göredir bana kalırsa
Gel kavuşalım birbirimize"


Bu arada Irmak doğum günümde bana attığın şiirin şu kısmı aklıma takılmıştı söylemesi buraya nasipmiş;

"ve ölürken usul usul ne tuhaf
aşık olur, kedi besler, isim verir eşyaya"

Ulan ölüyor muyum ben?! Neb'çim bir mesajdır bu, insana doğum gününde böyle mesaj çakılır mı? Bunun hesabını yemeklerinden alacağım kocaman ısırıklar olarak soracağım..


Pan