27 Nisan 2009 Pazartesi

Yaşam üzerine deneysel çalışmalar..

Üç vakte kadar "aşık olma ve kandaki piçlik oranı" tadında bir araştırmaya başlayacağım. Deney grubu olarak da kendimi seçtim. Kanımdaki piçlik oranını belirli seviyelerde arttırıp, aşık olma probabilitelerimi not alacağım çizgisiz defterime. Tabiki bu mühim deneyi gerçekleştirebilmem için hastanelerde daha az vakit geçirmem gerekmekte. Babamın apandisit ameliyatı, benim apandisitim, babamın göz ameliyatının ardından bugün de ablamın ayağı alçıya alında ve günün büyük bir kısmını hastanede geçirdim. Eğer yakınlarımdan birisinin daha başına böyle bir hastalık, kaza vesaire durumu gelirse tası tarağı bırakıp "nazarın, hastanelerin döner sermayelerine katkısı" adlı çokça sövüşken azca nesnel deneyime girişeceğim..

Neyse..

Bu paragraf-i bilgileri verdikten sonra hayatımda olup bitenleri bir solukta üfüreyim. Withdraw çekmek istemek ama 9 tane farklı hocadan hiçbirini bulamamak, uzunca bir süre iş aramak bulamamak ve şimdi bütün işlerin üstüste gelmesi, doping kontrolü için 10 erkeği işerken izlemek, arap yağı bol bulunca kıçına sürmek ve parayı nereye harcayacağını şaşırmak, şenliği ha geldi ha gelecek diye beklemek, flashmob düşünmek düşünmek düşünmek, ipod touch aramak ucuzundan, yaptıklarımla gurur duymam ama böbürlendiğimi düşünmemeleri için sevincimi insanlarla paylaşamamam, mor yüzüğün kaçma çabaları ve benim onu başka yüzükle basmam, eti cici bebenin dayanılmaz lezizliği, özgürlük günlerinde çekilen halaylar, eski şarkıları tekrardan loop'a almak, boş zamanlarımı boş boş oturarak geçirmem..

ps i love you..
(you derken hepinizi kastediyorum alınganlık yapmayın benim sevgim hepinize yeter)

22 Nisan 2009 Çarşamba

you must gather your party before venturing forth

hiçbir yerde sonsuza kadar kalmak zorunda değilsin.
bu aklının bi köşesinde dursun bence. hangi bilginin ne zaman gerekçeği belli olmuyor çünkü.

bi de arkadaşlar asıl şey dicektim ben, buraya bişiler yazdığınızda göndermeseniz de görülebiliyor haberiniz olsun adjskldja. kendi kendine kaydediyor çünkü manyak. herkes taslaklardan yazıp göndermediklerine bi göz atsın, silmek istedikleri varsa silsin derim ben. kendi yazdığım çok feci bişeyi keşfettim de o bakımdan :)

öperim seni. hepinizi öperim ülen!!

----------

did you notice the world
that we're living in?
did you notice? did you see?
something might happen to me..

21 Nisan 2009 Salı

.bozda kalanlar.

.bir yerlerde kalmıştır yine aklım, sebeb-i ziyaretimi mazur görün. gider gitmez, hatta yola düşünce bir "ohh" çekilir. içeri sızışlar vardır, rüzgar serttir. açıktı hava ben ayrılırken, bıraktıklarım yerindemidir hala diye merak ederim. dost sesi duyarım uzaktan, sonra nefis bir gülüş, sonrası sokaklarda kaybolmaca. şimdi gidip-gelmek vaktidir.
.elimi uzatsam tutar da koşar mıyız yeşilliklere, çimenlerde yuvarlanmaya gelsem sırf, güler miyiz gözyaşlarımız birbirine karışana kadar, saklansam başucundaki kitaba okur musun satırlarımı, kaçıp gitsem kızar mısın, gidemediğimde ve kalamadığımda susar mıyız gecenin içinde?

.soruları sorsam da aldırmayın bana, kime seslendiğimi ben de bilemedim. sadece yazayım istedim, bahar mahvetti beni,sevdim mahvolmayı.

18 Nisan 2009 Cumartesi

Achtung! Achtung!!

Jehan Barbur dinleyin sevgili bloggerlar ve kendini blogger hissedenler..

Kolay dinlenimli bir albümü var. Bütün şarkıları kendini beğendiren cinsten. Alın kitabınızı elinize oturun camın kenarına, basın play'e..

"toplanmamış bir oda,
 benle hayat,
 sen,
 yağmur sonrası..."

10 Nisan 2009 Cuma

bi a bout de souffle vardı noldu ona

“...yaşayan bir varlıkla özgürlüğü arasında duran somut ya da soyut herhangi bir engel, muhattabı olan herkesin akıl sağlığını tehdit eden bulaşıcı bir sapkınlıktır.”

- amanda ziller, dur bir mola ver



Çok garip haller içindeyim. Havanın arada bir “yarın Cumartesi mi ya?” diye sorarken mi artık bilmiyorum, takvime bakması ve baharda olduğumuzu hatırlayıvermesiyle ben de güzel şeyler hatırlıyorum. Güneşe sırtını vermiş, parkta oturup çok ciddi bir şekilde etrafını izleyen kedinin yanına oturup muhabbet ediyorum. (parkta banka oturmuş kediler bastet’in dünya üzerindeki avatarlarıdır ve Tasslehoff kadar olmasın ama tanrılarla aram iyidir). Kestanecilerin ortadan kaybolup mısırcıların ortaya çıkmasını dört gözle bekliyorum. Kahveden buzlu kahveye ve ice tea familyasına geçelim artık bir an önce diyorum.

Ama hava tutarsız, therefore ben her zamankinden daha tutarsızım. (koç burcuyum, ekşi sözlük yazarıyım, perdelerin durumundan bağımsız olarak kedi davranışları sergilediğim gözlemlenebilen bir doğa olayıdır.) evet paniğe kapılıyorum! Peril sensitive güneş gözlüklerimi geçen kış giydiğim montun cebinde unutuyorum kimi kimi. Oturup korkuyu bekliyorum. Arayıp balkon evin parçası sayılır mı diye soracak avukat arkadaşlarım dan olmadığından odama kapanasım geliyor. -Varolmadığımı söylemenin bezdirici bir yolu bu-

Hiçbir şeye hazır değilim, öyle sandım, yanlış duymuşum, şehirdeydim falan ama olmuyor. Böyle bir takım kaçışlar ve güvensizlikler içerisindeyim. Gene içerlerde kendi kendime kavga ediyorum. Bir taraf ama, ama diyip duruyor, bir taraf John Dorian mısın, Maria Puder misin diye sövüyor diğer tarafa. Alpr’e “tüp mü taşıdın da yoruldun”, Ada’ya “Alexander Jarden mıyız biz lan?” diyen ben yapıyorum bunu. (bir de Nilsu Baran vardı, ona da benzemiyor değilim. Nitekim bir susamuru resmi astım duvara fokurdak yaratılışımızı hatırlatsın diye ama hala panikteyim. Bu postla –bir yazıda en çok ‘birbiriyle alakasız kurgu kahramanı adı kullanma’ özel ödülü-nü almayı umuyorum bir yandan da evet). Yolda olmak istiyorum, evden ayrı olmaktan korkuyorum (yol filmi izleyelim diye sinemaya gidiyoruz, melodram çıkıyor), yayılalım çimlerde tamam ama fıskiyelerden korkuyorum, lunaparka gitsek kamikazeye bineceğimden şüphe eder oldum, oysa çok özlemiştim, üstelik erik de hala çıkmamış! “Anılara sonsuza kadar sadığımdır, insanlara asla öyle olmayacağım hahaha” diyip kedinin kuyruğuyla oynarken sözlerime son vereyim derim ben. Klişeler boşuna klişe olmuyor diyorduk: zamana ihtiyacım var, saatlerimizi ayarlayalım. To do list: bahar temizliği.

Dj, herkese benden bir ‘animal instinct’